Ceza Hukuku Genel Hükümler

Yer Bakımından Ceza Hukuku

Yer bakımından ceza hukuku, diğer bir deyişle uluslararası ceza hukuku olarak da bilinir. Bu hukuk dalı, devletlerin egemenlik alanlarında işlenen suçlar üzerinde nasıl bir cezalandırma yetkisi olduğunu belirler. Her devlet, kendi iç hukuk düzenine göre bu yetkinin kapsamını ve sınırlarını kendisi belirler.

Başka bir devletin ceza hukukunun Türkiye’de uygulanabilmesi, yalnızca Türk hukukunun bu uygulamaya izin verdiği ölçüde mümkündür. Bu durum, devletlerin uluslararası hukuk düzenindeki bağımsızlığını ve egemenliğini koruma çabasının bir sonucudur.

Yer Bakımından Ceza Hukukunda Temel Sistemler

Yer Bakımından Ceza Hukukunda Temel Sistemler

Yer bakımından ceza hukukunda, farklı devletlerin cezalandırma yetkilerini düzenlemek için çeşitli sistemler geliştirilmiştir. Bu sistemler, suçun işlendiği yer, failin veya mağdurun uyruğu gibi faktörleri dikkate alarak cezalandırma yetkisinin hangi devlete ait olacağını belirler. İşte bu sistemlerin en yaygın olanları:

Mülkilik Sistemi

Mülkilik sistemi, başka bir ifadeyle ülkesellik sistemi olarak da bilinir. Türk Ceza Kanunu’nun 8. maddesi bu ilkeyi benimsemiştir. Bu sisteme göre, suçun işlendiği yer, yani suçun fiilen gerçekleştirildiği ülke, o suçun cezalandırılması konusunda birinci derecede yetkilidir. Bu durum, suçun işlendiği yerdeki devletin egemenlik hakkının bir yansıması olarak kabul edilir. Suçtan zarar görenin veya suçu işleyenin uyruğu ne olursa olsun, bu kural geçerlidir. Ancak, bu ilkenin uygulanmasında bazı pratik zorluklar ortaya çıkabilir. Özellikle, Avrupa ülkelerinde görülen geri verme yasağı ile birleştiğinde, failin cezalandırılmaması gibi durumlar söz konusu olabilir.

Bu nedenle, bazı ülkeler mülkilik sistemini uygularken, “yatı ülkesellik sistemi” gibi daha esnek yaklaşımlar benimsemiştir. Türk Ceza Kanunu ise bu sisteme ek olarak kişisellik, evrensellik ve gerçeklik ilkelerini de destekleyerek, ceza hukukunun kapsamını genişletmiştir. Mülkilik sisteminde “ülke” kavramı sadece kara parçasını değil, aynı zamanda hava sahası, karasuları ve bu sular üzerindeki hava sahasını da içerir. Suçun işlendiği yerin belirlenmesi ise, özellikle sonuçlu suçlarda, hareket ve neticeyi de içeren karma yaklaşımlarla daha karmaşık hale gelebilir.

Şahsilik İlkesi

Şahsilik ilkesi, kişisellik ilkesi olarak da bilinir ve ülkesellik ilkesinin yarattığı olası olumsuz sonuçları dengelemeye yönelik bir yaklaşımdır. Bu ilke, failin veya mağdurun uyruğuna göre cezalandırma yetkisini belirler ve ikiye ayrılır: faile göre şahsilik ve mağdura göre şahsilik.

Faile Göre Şahsilik İlkesi

Faile göre şahsilik ilkesi, Türk Ceza Kanunu’nun 11. maddesinde yer bulur. Bu ilke, devletin cezalandırma yetkisinin, suçun işlendiği yerden ziyade failin uyruğuna dayandığını ifade eder. Yani, bir Türk vatandaşı, yabancı bir ülkede suç işlediğinde, bu suça Türkiye’de yargılama yapılabilir. Ancak bu ilkenin uygulanabilmesi için belirli şartların sağlanması gerekir.

Örneğin, failin suçun işlendiği sırada Türk vatandaşı olması, suçun Türkiye sınırları dışında işlenmiş olması ve Türk ceza kanunlarına göre hapis cezasını gerektiren bir suç işlenmiş olması gereklidir. Ayrıca, failin Türkiye’de bulunması da zorunludur.

Mağdura Göre Şahsilik İlkesi

Mağdura göre şahsilik ilkesi, suçun mağdurunun uyruğuna dayanan bir cezalandırma yetkisi öngörür. Yani, bir Türk vatandaşı yurt dışında suçun mağduru olduğunda, bu suçu işleyen kişi Türkiye’de yargılanabilir.

Türk Ceza Kanunu’nun 12. maddesine göre, bu ilkenin uygulanabilmesi için failin yabancı uyruklu olması, suçun Türkiye dışında işlenmiş olması ve suçun Türkiye’nin veya bir Türk vatandaşının zararına işlenmiş olması gerekir. Ayrıca, mağdurun şikayeti veya Adalet Bakanı’nın talebi de gereklidir.

Koruma İlkesi

Koruma İlkesi

Koruma ilkesi, gerçeklik ilkesi olarak da bilinir. Bu ilke, devletin iç veya dış güvenliğine, anayasal düzenine, ulusal savunmasına veya devletin diğer temel çıkarlarına karşı işlenen suçlarda geçerlidir.

Bu ilkeye göre, suç nerede ve kim tarafından işlenirse işlensin, eğer devletin hayati çıkarları tehdit altındaysa, devlet bu suçu yargılama yetkisine sahiptir. Bu kapsamda, devletin güvenliğine karşı işlenen suçlar, casusluk, anayasal düzene karşı suçlar ve ulusal savunmaya yönelik suçlar sayılabilir.

Evrensellik Sistemi

Evrensellik sistemi, adalet sistemi olarak da adlandırılır ve suçun evrenselliğinden hareketle cezasız kalmamasını amaçlar. Bu ilke, uluslararası toplumu ilgilendiren, insanlık suçu sayılabilecek fiillerin cezalandırılması için her devletin yargılama yetkisine sahip olabileceğini savunur.

Suçun işlendiği yer veya failin uyruğu fark etmeksizin, bu suçların tüm dünya için tehdit oluşturduğu ve bu nedenle herhangi bir devletin yargılama yetkisine sahip olabileceği kabul edilir.

Temsile Dayalı Yetki (İkame Yetki İlkesi)

Temsile dayalı yetki, ikame yetki ilkesi olarak da bilinir ve Türk Ceza Kanunu’nun 12/3 maddesinde yer alır. Bu ilkeye göre, bazı durumlarda Türkiye, yurt dışında işlenen ve belirli şartları sağlayan suçlar üzerinde cezalandırma yetkisini kullanabilir. İkame yetkisi, suçun Türkiye dışında işlenmiş olması ve suçun Türk Ceza Kanunu’nda öngörülen belirli suçlar arasında yer almaması durumunda devreye girer. Bu ilkenin uygulanabilmesi için suçun işlenmiş olduğu ülke ile Türkiye arasında suçluların geri verilmesi konusunda bir anlaşmanın bulunmaması veya suçun işlendiği ülkenin sanığın geri verilmesini talep etmemesi gerekir.

Sonuç

Bu ilkeler ve sistemler, yer bakımından ceza hukukunun dinamik yapısını ve uluslararası alanda devletlerin cezalandırma yetkilerini nasıl kullandığını anlamamıza yardımcı olur. Her biri, devletlerin egemenlik haklarını koruma ve adaleti sağlama amaçlarına hizmet ederken, aynı zamanda uluslararası hukuk düzenine uyum sağlamayı hedefler.

Bu bağlamda, ceza hukukunun yer bakımından uygulanışı, suçun işlendiği yer, failin ve mağdurun uyruğu gibi unsurların ötesinde, devletlerin uluslararası ilişkilerdeki çıkarlarını da dikkate alarak şekillenir. Bu ilkeler, devletlerin hem kendi vatandaşlarını hem de egemenlik alanlarındaki hukuk düzenini koruma güdüsünden beslenir.

Mülkilik Sistemi ve Şahsilik İlkesi, belirli bir devletin sınırları içinde işlenen suçlar ve vatandaşlarının yabancı topraklarda işlediği suçlar üzerinde cezalandırma yetkisini öne çıkarırken, Koruma İlkesi ve Evrensellik Sistemi gibi ilkeler, devletlerin daha geniş bir perspektiften, ulusal ve uluslararası güvenlik ve adalet konularına yaklaşımlarını yansıtır. Temsile Dayalı Yetki (İkame Yetki İlkesi) ise bu yetkilerin nasıl devredildiğini veya tamamlayıcı nitelikte nasıl uygulandığını gösterir.

Sonuç olarak, yer bakımından ceza hukuku, uluslararası ilişkilerin karmaşıklığına ve devletlerin egemenlik haklarına uygun bir şekilde yapılandırılmış bir hukuk dalıdır. Bu yapı, devletlerin hem iç düzenlerini koruma hem de uluslararası toplumun bir parçası olarak adaleti sağlama görevlerini yerine getirmelerini sağlar.

Av. Ahmet EKİN & Stj. Av. Kübra DEMİR

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu