Rekabet Hukukunun Amacı Nedir?
Liberal ekonominin temelinde serbest rekabet yatar ve bugünün en yaygın ekonomik sistemi olarak kabul edilir. Rekabetin avantajları arasında, tekelleşmenin önüne geçilerek daha düşük fiyatlar, daha kaliteli ürünler, daha fazla seçenek ve daha yüksek verimlilik yer alır. Rekabet, işletmeleri mal ve hizmetleri daha düşük fiyata satmaya teşvik eder.
Bunun gerçekleştirilmesi, kaynakların etkin kullanımı, maliyetlerin düşürülmesi ve teknolojik gelişmelerin üretimde kullanımı ile mümkündür. Neo-klasik ekonomi teorisine göre, kusursuz rekabet koşullarında üretim ve dağıtım etkinliği sağlanarak toplum refahı en üst düzeye çıkarılabilir. Ancak, rekabetin faydalarını elde etmek, doğru bir rekabet hukuku uygulaması ile yakından ilişkilidir.
Serbest piyasa ekonomisinin kaynak alındığı düşünüldüğünde, rekabet hukukunun ekonomi bilimiyle yakından ilişkili olduğu açıkça görülebilir. Rekabet hukukunun temel amacı, ekonomik refahın sağlanmasıdır. Ekonomik refah, bir endüstrinin iyi performans gösterdiğini ölçmek için kullanılan bir standart kavramdır ve farklı grupların refahını toplayan bir ölçüdür. Chicago Ekonomi Okulu’nun temsilcileri, 1970’lerden beri rekabet hukuku düzenlemelerinin temel amacının, matematiksel analizle belirlenen ekonomik refahın artırılması olduğunu savunmaktadırlar. Bu nedenle, rekabet hukukunun temel amacı iktisadi etkinliğin sağlanması ve rekabetin korunmasıdır.
Sosyal faydalar gibi küçük teşebbüslerin veya tüketicinin korunması gibi konular, rekabet hukukunun içinde yer almamaktadır. Hatta rekabet hukuku ahlaki değil, ekonomik bir konudur. Rekabet mağduru için bir tazminat aracı olarak görülemez. Müdahale kuraldan ziyade istisnadır ve müdahale yalnızca bizi daha rekabetçi hale getirdiğinde haklıdır. Rekabet hukuku düzenlemelerinin amacı, piyasaların daha rekabetçi bir performans sergilemesini sağlamaktır.
Chicago Okulu’nun yaklaşımı, toplumun daha geniş çıkarlarını dışlayarak, yalnızca piyasada faaliyet gösteren işletmelere hitap eden rekabet hukukuna dar bir şekilde odaklandığı için eleştirildi. Sonuç olarak, bazı yazarlar rekabet hukukunun amacına ilişkin ekonomik perspektifin yanı sıra küçük işletmelerin ve tüketicilerin korunması, ekonomik gücün yoğunlaşmasının önlenmesi ve gelir eşitliğinin sağlanması gibi sosyal ve politik saikleri öne çıkaran görüşler ileri sürmüşlerdir.
Harvard Okulu, rekabet yasasının kamu politikası hedeflerinin ekonomik verimliliğin ötesine geçtiğini savunuyor. Bu görüşe göre, ekonomik etkinliğin yanı sıra diğer hedeflere ulaşmak için devlet müdahalesi gereklidir. Devlet müdahalesi her zaman ekonomik verimliliği maksimize etmese bile, yine de bir dereceye kadar ekonomik verimlilik sağlayabilir. Harvard Okulu, rekabet hukukunun sosyal yönünü dikkate alan daha kapsamlı bir amaç kataloğu sunmaktadır.
Sullivan ve Grimes rekabet hukukunun amacının, mevcut kaynakları etkin bir şekilde dağıtarak ve servetin piyasa gücüne sahip piyasa oyuncularına aktarılmasını engelleyerek, yenilikçiliği ve teknolojik gelişmeyi teşvik ederek, iş ahlakında adaleti teşvik ederek tüketici refahını artırmak olduğunu belirtmektedir ve ekonomik gücün yoğunlaşmasını önlemektedir. Rekabet hukukuna bu amaçların yanı sıra zaman içinde küçük işletmeleri büyük işletmelerden korumak, tüketicileri korumak, enflasyonla mücadele etmek gibi çeşitli amaçlar da yüklenmiştir. Harvard Okulu, rekabet hukukunun sosyal yönünü dikkate alan daha kapsamlı bir amaç kataloğu sunmaktadır.
Sullivan ve Grimes rekabet hukukunun amacının, mevcut kaynakları etkin bir şekilde dağıtarak ve servetin piyasa gücüne sahip piyasa oyuncularına aktarılmasını engelleyerek, yenilikçiliği ve teknolojik gelişmeyi teşvik ederek, iş ahlakında adaleti teşvik ederek tüketici refahını artırmak olduğunu belirtmektedir ve ekonomik gücün yoğunlaşmasını önlemektedir. Rekabet hukukuna bu amaçların yanı sıra zaman içinde küçük işletmeleri büyük işletmelerden korumak, tüketicileri korumak, enflasyonla mücadele etmek gibi çeşitli amaçlar da yüklenmiştir.
Harvard Okulu, rekabet hukukunun sosyal yönünü dikkate alan daha kapsamlı bir amaç kataloğu sunmaktadır.
Sullivan ve Grimes rekabet hukukunun amacının, mevcut kaynakları etkin bir şekilde dağıtarak ve servetin piyasa gücüne sahip piyasa oyuncularına aktarılmasını engelleyerek, yenilikçiliği ve teknolojik gelişmeyi teşvik ederek, iş ahlakında adaleti teşvik ederek tüketici refahını artırmak olduğunu belirtmektedir ve ekonomik gücün yoğunlaşmasını önlemektedir. Rekabet hukukuna bu amaçların yanı sıra zaman içinde küçük işletmeleri büyük işletmelerden korumak, tüketicileri korumak, enflasyonla mücadele etmek gibi çeşitli amaçlar da yüklenmiştir.
Rekabet hukukunun amacının, mevcut kaynakları etkin bir şekilde dağıtarak ve servetin piyasa gücüne sahip piyasa oyuncularına aktarılmasını önleyerek, yenilikçiliği ve teknolojik gelişmeyi teşvik ederek, iş ahlakında adaleti teşvik ederek ve ekonomik gücün yoğunlaşmasını önleyerek tüketici refahını artırmak olduğunu belirtmektedir.
Rekabet hukukuna bu amaçların yanı sıra zaman içinde küçük işletmeleri büyük işletmelerden korumak, tüketicileri korumak, enflasyonla mücadele etmek gibi çeşitli amaçlar da yüklenmiştir. Rekabet hukukunun amacının, mevcut kaynakları etkin bir şekilde dağıtarak ve servetin piyasa gücüne sahip piyasa oyuncularına aktarılmasını önleyerek, yenilikçiliği ve teknolojik gelişmeyi teşvik ederek, iş ahlakında adaleti teşvik ederek ve ekonomik gücün yoğunlaşmasını önleyerek tüketici refahını artırmak olduğunu belirtmek gerekir.
Rekabet hukukuna bu amaçların yanı sıra zaman içinde küçük işletmeleri büyük işletmelerden korumak, tüketicileri korumak, enflasyonla mücadele etmek gibi çeşitli amaçlar da yüklenmiştir.
Bu eleştirilerin yanı sıra, rekabet hukukunun sosyal amaçlarının ekonomik amacından ayrı düşürülmesinin de yanıltıcı olabileceği düşünülmektedir. Çünkü rekabet hukuku uygulamalarının ekonomik amacının tüketicinin refahını artırmak olduğu kabul edildiğinde, küçük işletmelerin ve tüketicilerin korunması, gelir adaletinin sağlanması gibi amaçların da ekonomik refahın artırılması için önemli olduğu ortaya çıkmaktadır.
Dolayısıyla, rekabet hukukunun sosyal amaçlarının ekonomik amaçtan ayrı olarak değil, onun bir parçası olarak ele alınması gerekmektedir. Bu şekilde, hem ekonomik amaçların hem de sosyal amaçların birlikte ele alınarak, rekabet hukukunun daha etkili bir şekilde uygulanması mümkün olacaktır.
Türkiye’de rekabet hukuku uygulamaları, yukarıda da belirtildiği gibi, hem iktisadi etkinliği hem de tüketicinin refahını artırmayı hedeflemektedir. Bu kapsamda, Rekabet Kurumu tarafından yapılan müdahalelerle kartellerin, teşebbüs birleşmelerinin ve diğer anti-rekabet davranışların önlenmesi ve cezalandırılması amaçlanmaktadır. Ayrıca, rekabet hukuku uygulamaları sayesinde tüketicilere daha düşük fiyatlar ve daha yüksek kaliteli ürünler sunulması hedeflenmektedir. Bu nedenle, Türk rekabet hukukunun temel amacı, sadece iktisadi etkinlik değil, aynı zamanda tüketicinin refahının da korunması ve artırılmasıdır.
Rekabet hukukunun ana amacı, anti-tekelcilik yoluyla ekonomik refahı artırmaktır. Bunun dışındaki diğer kavramlar, rekabet hukukunun sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Tüketicilerin veya küçük işletmelerin korunması, adaletli gelir dağılımı, ekonomik gücün tek elde toplanmasının önlenmesi ve enflasyonla mücadele gibi konular, rekabet hukukunun hedeflediği ekonomik refahın sonuçlarıdır. Bu nedenle, bu kavramlar doğrudan rekabet hukukunun ana amacı olarak kabul edilmemelidir.
Rekabet kanunlarının sağladığı araçlar, bu hedeflerin gerçekleştirilmesine uygun değildir. Bu hedeflerin sorunun özüne daha uygun devlet müdahaleleri ile gerçekleştirilmesi, rekabet politikası araçlarından daha etkili olacaktır. Aksi takdirde, yanlış cevaplar verilerek rekabet alanında sorunların kaynağına neden olunabilir ve yeni düzensizlikler yaratılma riski ortaya çıkabilir.
Av. Ahmet EKİN & Şevval Asude DOĞAN