İstirdat (Geri Alma) Davası Nedir?

Borçlunun ödeme emrine itiraz etmemesi veya itiraz etmiş olsa bile itirazının kaldırılması durumunda takip kesinleşir. Bu durumda, borçlu gerçekte borçlu olmadığı halde sırf icra baskısıyla alacaklıya ödeme yapmış olabilir. Bu durumda borçlu ödediği parayı geri alabilmek için istirdat davası açabilir (İİK m. 72/7). Bu davada paranın haksız yere ödendiğini ispat yükü borçluya aittir.
İstirdat davasına bakmakla görevli mahkemeler genel mahkemelerdir ve bu davada genel yargılama usulleri uygulanır. Mahkeme delil serbestisi çerçevesinde her türlü kanıtı değerlendirebilir. Mahkemenin vereceği karar maddi anlamda kesin hüküm niteliğinde olup, davayı kaybeden taraf aynı konuda tekrar dava açamaz. Yetkili mahkeme ise, icra takibinin yapıldığı yer mahkemesi (İİK m. 69/2) veya genel yetki kuralına göre alacaklının yerleşim yeri mahkemesidir. Yetki kuralları kamu düzenine ilişkin olmadığından, taraflar yetki sözleşmesi yaparak farklı bir mahkemeyi yetkili kılabilirler.
İstirdat davası açmak için belirlenen süre, ödemenin icra veznesine yapılmasından itibaren 1 yıldır (m. 72/7). Bu süre hak düşürücü süre niteliğinde olduğu için mahkeme, davanın süresinde açılıp açılmadığını kendiliğinden incelemek zorundadır. Sürenin başlaması için, icra dairesine yatırılan paranın alacaklının eline geçmiş olması şart değildir.
Bu davayı açabilmek için ödemenin mutlaka borçlu tarafından yapılması gerekmez. Eğer ödeme cebri icra yoluyla alınmış olsa bile borçlu istirdat davası açarak bu parayı geri isteyebilir. Ancak, borçlunun gerçekten borçlu olduğu bir tutarı ödemesi halinde, bu parayı istirdat davası yoluyla geri alması mümkün değildir. Ayrıca, henüz bir icra takibi başlamadan veya takip icra tehdidi oluşturacak bir aşamaya gelmeden yapılan ödemeler de istirdat davasına konu edilemez.
Örneğin ödeme emrine itiraz süresi içinde yapılan bir ödeme için istirdat davası açılamaz. Çünkü bu aşamada borçlu, takibi durdurma imkanına sahiptir ve icra tehdidinden söz edilemez.
İstirdat Davasının Sonuçları
İstirdat davası sonucunda mahkeme iki farklı karar verebilir:
Borçlunun Haklı Bulunması (Davanın Kabulü):
Mahkeme, borçlunun haklı olduğuna karar verirse, icra tehdidi altında ödediği paranın harç, masraf ve faiziyle birlikte kendisine iadesine hükmeder. Yargılama giderleri davalı alacaklıya yükletilir.
Mahkemenin kararı kesin hüküm teşkil ettiğinden, alacaklı aynı konuda tekrar dava açamaz.
Alacaklıya herhangi bir tazminat yükümlülüğü getirilmez. Ancak, eğer istirdat davası önceden açılmış bir menfi tespit davasından dönüşmüşse, davanın kabulü halinde alacaklı tazminata mahkum edilebilir.
Alacaklının Haklı Bulunması (Davanın Reddi):
Mahkeme, alacaklının haklı olduğuna karar verirse, borçlu yargılama giderlerini ödemekle yükümlü olur.
Eğer istirdat davası, daha önce açılmış bir menfi tespit davasından dönüşmüşse, dava reddedildiğinde alacaklı lehine ayrıca tazminata hükmedilmez. Çünkü ödeme zaten gerçekleşmiş olduğundan alacaklı için ek bir zarar doğmamıştır.
Mal Beyanı Nedir?
Mal beyanı, borçlunun hem kendi elinde hem de üçüncü kişilerde bulunan mal, alacak ve haklarını; borcuna yetecek miktarlarını; gelir kaynaklarını ve yaşam tarzına göre geçimini nasıl sağladığını icra dairesine bildirmesidir (m. 74/1). Borçlunun mal beyanında bulunması zorunludur. Eğer hiçbir mal varlığı veya geliri olmasa bile bu bildirimi yapmakla yükümlüdür.
Mal beyanı yazılı veya sözlü olarak yapılabilir (m. 74/1). Bildirimin süresi ise:
- Genel haciz yoluyla takiplerde: Ödeme emrinin tebliğinden itibaren 7 gün
- Kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takiplerde: 10 gün (m. 60/2, m. 168/1)
- İtirazın kaldırılması veya iptali halinde: Kararın öğrenildiği tarihten itibaren 3 gün içinde (m. 75)
Eğer borçlu belirtilen sürede mal beyanında bulunmazsa, alacaklının talebi üzerine icra mahkemesi tarafından mal beyanında bulunana kadar hapisle tazyik edilir. Ancak bu hapis süresi en fazla 3 ay olabilir (m. 76). Borçlunun hapisle tazyik edilebilmesi için:
- Ödeme emrinde bu ihtarın yer alması,
- Tebligatın bizzat borçluya yapılmış olması gerekir.
Borçlu, mal beyanında bulunduğu anda derhal serbest bırakılmalıdır.
Anayasa Mahkemesi 2008 yılında aldığı kararla, mal beyanında bulunmayan borçluya hem tazyik hapsi hem de disiplin hapsi uygulanmasını öngören hükmü (İİK m. 337) iptal etmiştir.
Av. Ahmet EKİN & Stj. Av. Asude DOĞAN