Güveni Kötüye Kullanma Suçu ve Cezası
Güveni kötüye kullanma suçu (emniyeti suiistimal cürmü) TCK m. l55’te malvarlığına karşı işlenen suçlar arasında düzenlenmiştir.
Hükmün birinci fıkrasında suçun temel şekli (basit hali) düzenlenmiş olup aynı maddenin 2. fıkrasında ise suçun nitelikli hali düzenlenmektedir.
Güveni Kötüye Kullanma Suçunda Korunan Hukuki Değer
Güveni kötüye kullanma suçu ile korunan hukuki yarar öncelikle kişilerin malvarlığı baldandır. Buna göre burada malın sahibi ya da zilyedi tarafından karşılıklı güvene dayanarak başka bir kişiye teslim edilmesi ve bu kişinin malın sahibi ya da önceki zilyedinin iradesi dışında bir tasarrufta bulunması söz konusudur.
Dolayısıyla bu suçla hem mülkiyet hakkı, hem zilyetlik hem de kişilerin sözleşmeleri nedeniyle birbirlerine karşı duydukları güven ilişkisi korunmaktadır.
Güveni Kötüye Kullanma Suçunda Suçun Hukuki Konusu
Suçun hukuki konusunu “başkasına ait olup da, muhafaza etmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere zilyetliği kendisine devredilmiş olan mal” oluşturmaktadır.
Burada suça konu olan malın başkasına ait olması ve güveni kötüye kullanan kişiye güven ilişkisinden dolayı muhafaza etmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere zilyetliğinin devredilmiş bulunması gereklidir. Bu şekilde ve bu amaçla devredilmeyen bir “mal” güveni kötüye kullanma suçunun konusunu oluşturmaz.
Aynı şekilde malın maddi bir bütünlüğü bulunması, cismani bir yapısı olması gereklidir. Dolayısıyla gaz veya sıvı halde bulunan maddeler maddi bir varille haline getirilmedikçe bu suçun hukuki konusunu oluşturmazlar. Sadece somut maddeler bu suça konu olabileceklerinden, bir eşya birliğinden ayrılmamış bölümler mal olarak kabul edilemez.
Bu hallerde güveni kötüye kullanma suçu söz konusu bölümün eşya birliğinden ayrılarak somut bir varille kazandığı an oluşur. Söz konusu malın ekonomik ya da manevi bir değer taşıması gerekir. Malın taşınır ya da taşınmaz olması bakımından TCK’da herhangi bir fark düzenlenmemiştir.
Dolayısıyla güveni kötüye kullanma suçuna konu olan malın taşınır ya da taşınmaz nitelikte herhangi bir mal olması mümkündür.
Güveni Kötüye Kullanma Suçunda Fail ve Mağdur
Güveni kötüye kullanma suçunun faili suça konu olan malın zilyetliğinin kendisine devredildiği kişidir. Kanaatimizce söz konusu malın maliki de bu suçun faili olabilir.
Önemli olan malın malikinin başkasında hukuka uygun bir şekilde bulunan zilyetliği geçici bir surette devralmışken bu suçu işlemesidir. Dolayısıyla maliki olduğu arabayı komşusuna bir yıllığına kiralayan kişi bu arabayı komşusundan birkaç günlüğüne iade etmek üzere kendisi kiralamış ve bu süreçte zilyetliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunmuş veya bu devir olgusunu inkâr etmiş ise, bu durumda arabanın maliki olan kişi de bu suçun faili olabilecektir.
Suçun failinin kamu görevlisi olabilmesi de mümkündür. Ancak kamu görevlisine yapılan zilyetlik devri onun görevinden dolayı yapılmamalıdır. Aksi halde oluşacak suç güveni kötüye kullanma suçu değil; zimmet suçudur. Dolayısıyla kamu görevlisine görevi dışında sebeplerle bir malın zilyetliğinin devredilmiş olması halinde de güveni kötüye kullanma suçu oluşabilir.
Malın malikinin somut olayın özelliğine göre suçun faili olması mümkün olduğundan, mala iştirak halinde (elbirliği mülkiyeti) ya da müşterek halde (paylı mülkiyet) malik olan kişinin de güveni kötüye kullanma suçu bakımından fail olması mümkündür. O halde güveni kötüye kullanma suçu bakımından kanunda olmayan bir hukuki sonucu gerekçeden hareketle kabul etmek mümkün gözükmemektedir.
Güveni kötüye kullanma suçunun mağduru, söz konusu malın maliki ya da malikinden ya da onun yetkilendirdiği kişi/kişilerden hukuka uygun surette malın zilyetliğini alan ve bu malı muhafaza etmesi veya belirli bir şekilde kullanması amacıyla başkasına zilyetliğini devreden kişidir. Dolayısıyla bu suçun mağduru sadece suça konu malın maliki değil o malın zilyetliğini hukuka uygun bir şekilde elinde bulunduran bir kişi de olabilir.
Güveni Kötüye Kullanma Suçunda Eylem
Güveni kötüye kullanma suçunun maddi unsurunu oluşturan hareket; zilyetliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunmak veya bu devir olgusunu inkar etmektir.
Malın zilyetliğinin devri amacı dışında tasarrufta bulunmak çok çeşitli şekillerde (malı tüketme, değerini düşürme, tüketme, başkasına rehnetme, devretme, harcama, başka bir mala dönüştürme, başka bir şeyle karıştırma gibi) ortaya çıkabileceği için güveni kötüye kullanma suçunun serbest hareketli bir suç olduğunu söyleyebiliriz.
Oysa 765 s. TCK döneminde güveni kötüye kullanma suçu (emniyeti suiistimal cürmü) seçimlik hareketle işlenebilen bir suçtu. Bu hareketlerin güveni kötüye kullanma suçunu oluşturabilmesi için faile suça konu olan malın zilyetliğinin devri gerekmektedir. Bu devir ise söz konusu malı muhafaza etmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere amacıyla gerçekleşmelidir.
Güveni Kötüye Kullanma Suçunun Hukuka Aykırılık Unsuru
Zorunluluk hali, ilgilinin rızası ve hakkın icrası gibi hukuka uygunluk nedenlerinin bu suç bakımından uygulama alanı bulabilmesi mümkün gözükmektedir. Nitekim ağır ve muhakkak bir tehlikeden kurtulmak amacıyla, zilyetliği devredilen teslim edilen malların kullanılması halinde zorunluluk hali söz konusu olabilecektir.
Bunun gibi ilgilinin söz konusu malların devir amacı dışında kullanılmasına ya da devri olgusunun inkâr edilmesine yönelik vereceği rıza da fiili hukuka uygun hale getirebilecektir.
TCK m. 26/1 çerçevesinde faile hukuk düzeni tarafından tanınan bir hakkın (örneğin hapis hakkı) kullanılması halinde de fiilin hukuka aykırılığı ortadan kalkabilecektir.
Güveni Kötüye Kullanma Suçunun Manevi Unsuru
Güveni kötüye kullanma suçunun manevi unsurunu genel kast oluşturmaktadır.
Suç doğrudan kastla veya olası kastla işlenebilir. Güveni kötüye kullanma suçunun taksirle işlenmesi mümkün değildir.
Failin zilyetliğin iadesi istendiğinde bu edimi yerine getirebilmesinin mümkün olduğu hallerde, yerine konulabilen misli mallar bakımından failin bu mallan kullanmış olması durumunda suç işleme kastının bulunduğundan söz edemeyiz. Örneğin komşusunun üç günlüğüne şehir dışına çıkarken vermiş olduğu yumurtalardan beş tane kullanan ve iadesi istenildiğinde kullandığı kısmı da tamamlayarak iade eden kişi de suç işleme kastının bulunduğunu söylemek mümkün değildir. Failin ayrıca haksız menfaat elde etmeye yönelik kastının bulunmasına, diğer bir deyişle mal üzerinde yapacağı tasarruftan dolayı kendisi ya da bir başkası adına bir yarar sağlayacağını bilmesine gerek yoktur.
Cezayı Azaltan Şahsi Sebepler ve Etkin Pişmanlık Hali
TCK m. 167’de çeşitli akrabalık ilişkisi bulunan kişilerin güveni kötüye kullanma suçlanın birbirleri aleyhinde işlemesi halinde ceza verilmeyeceğini (m. 167/1) veya verilecek cezanın belli oranda indirileceğini (m. 167/2) düzenlemektedir.
TCK m. 168’de ise failin göstereceği etkin pişmanlığın çeşitli durumlarda verilecek cezayı ne oranda indireceğine ilişkin hüküm yer almaktadır.
Güveni kötüye kullanma suçunun işlenmesi suretiyle yararına haksız menfaat sağlanan tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunacağı hükmü ise TCK m. 169’da düzenlenmiştir.
Güveni Kötüye Kullanma Suçunda Teşebbüs
Güveni kötüye kullanma suçuna teşebbüs teorik olarak mümkün gözükmekle birlikte uygulamada teşebbüsün varlığını tespit etmek son derece zordur. Nitekim suç, suça konu malların, fail tarafından zilyetliğinin devri amacı dışında tasarrufta bulunulması ile ya da devir olgusunun inkâr edilmesi ile tamamlanır.
Gerek failin amaç dışı tasarrufta bulunması konusundaki iradesinin ve bu yönde harekete geçmesinin tespiti gerekse devir olgusunu inkâr eyleminin gerçekleşmesinin bölünmezliği sebebiyle teşebbüs hükümlerinin bu suç bakımından uygulama alanı bulması kolay gözükmemektedir.
Güveni Kötüye Kullanma Suçunda İştirak
Güveni kötüye kullanma suçuna iştirakin her türlüsü mümkündür. Suç iştirak açısından özellik göstermemektedir.
Güveni Kötüye Kullanma Suçunda İçtima
Aynı kişiye karşı değişik zamanlarda ve bir suç işleme kararının icrası kapsamında güveni kötüye kullanma suçu işlenmesi durumundan TCK m.43/1 hükümleri gereğince zincirleme suç kuralları uygulanabilecektir.
Suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi halinde ise TCK m.43/2 hükümleri uygulanacaktır. Failin hem zilyetliğin devri olgusunu inkar etmesi hem de zilyetliğin devri amacı dışında bir mal hakkında bir tasarrufta bulunması halinde tek bir güveni kötüye kullanma suçundan cezalandırılması gerekecektir.
Failin zilyetliğin devri olgusunu inkar ettikten sonra ayrıca malı yok etmesi halinde sadece güveni kötüye kullanma suçundan cezalandırılması, ayrıca mala zarar verme suçundan sorumlu olmaması gerekir.
Güveni kötüye kullanma suçunun maddi unsurunu oluşturan hareketlerden “zilyetliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunmak” “malın kırılması, yakılması, ezilmesi, yok edilmesi şeklinde mala zarar verme” suretinde işlenmesi halinde fikri içtima kuralları uygulanmalı ve mala zarar verme ile güveni kötüye kullanma suçlarından hangisi daha ağır cezayı gerektiriyorsa failin sorumluluğu bu suça göre belirlenmelidir.
Güveni Kötüye Kullanma Suçunda Soruşturma ve Kovuşturma
TCK m. 155/1 hükmü gereğince güveni kötüye kullanmaya yönelik fiillerin takibi şikâyet hakkına sahip kişilerin şikâyetine bağlı olacaktır. Maddenin ikinci fıkrasında düzenlenen nitelikli hal bakımından ise şikâyet koşulu aranmadan re’sen takibi yapılacaktır.
Malın zilyetliğini devretmiş olması malikin mülkiyet hakkından doğrudan kaynaklanan şikayet hakkını ortadan kaldırmamalıdır. Ancak malikin malı bir başkasına devrettiği hallerde bu kişinin malın zilyetliğini üçüncü bir kişiye devretmiş olması sonucu üçüncü kişinin işlemiş olduğu güveni kötüye kullanma suçunda şikayet hakkına ayrıca sahip olduğu unutulmamalıdır. Bu gibi durumlarda malın maliki şikayet hakkını kullanmasa bile fiilin soruşturulması ve kovuşturulması konusunda önceki zilyet de şikayet hakkına sahip olacaktır.
Güveni Kötüye Kullanma Suçunun Cezası
Güveni kötüye kullanma suçunun cezası hapis cezası ve adli para cezası olarak belirlenmiştir. Güveni kötüye kullanma suçunun basit halinin cezası 6 aydan 2 yıla kadar hapis ve adli para cezasıdır.
Güveni kötüye kullanma suçunun nitelikli halinin cezası 1 yıldan 7 yıla kadar hapis ve 3000 güne kadar adli para cezasıdır.
Güveni Kötüye Kullanma Suçunda Görevli Mahkeme
Suçun cezasının üst sınırı on yıldan fazla olmadığı ve 5235 sayılı Kanun m. l2’de sayılan suçlardan olmadığından dolayı görevli mahkeme asliye ceza mahkemesidir.
Ekin Hukuk Bürosu olarak; suçun mağduru veya faili olmanız halinde sürecin takibini gerçekleştirebiliriz. Ceza hukuku alanında uzman avukat kadromuzla görüşmek için bizimle iletişime geçebilirsiniz.
Av. Ahmet EKİN & Şevval Asude DOĞAN