Ceza Hukuku Genel Hükümler

Ceza Hukukunda Hukuka Aykırılık ve Hukuka Uygunluk

Hukuka Aykırılık Unsuru Nedir?

Hukuka aykırılık, işlenen ve yasallık unsurunu barındıran fiilin hukuk düzeni ile çelişki ve çatışma halinde bulunmasıdır. Yani suçun bir unsuru da hukuka aykırı olmasıdır. Bir fiil tipe uygun olmakla birlikte hukuka aykırı değilse hukuka uygunluk sebeplerinden birini içermektedir.

Hukuka aykırılık ile kusurluluk farklı kavramlardır. Hukuka aykırılık, fiilin hukuk düzenine aykırı olmasıdır. Kusur ise haksızlık teşkil eden fiili gerçekleştiren kişinin fiil nedeniyle kınanabilmesi gerekliğini ifade eder.

Her ne kadar hukuka aykırılık, suçun genel bir unsuru ise de suç tipinde, hukuka aykırı olarak, hukuka aykırı başka bir davranışla, hukuka aykırı yolla, haklı bir neden olmaksızın gibi bir ibare bulunmakta ise hukuka aykırılık tipikliğin unsuru haline gelir ve hukuka özel aykırılık halinden bahsedilir.   Hukuka özel aykırılık hallerinde failin işlediği fiilin hukuka aykırı olduğunu bilmesi ve doğrudan kastla hareket etmesi aranır. Hakim özel hukuka aykırılık halinin bulunduğu durumlarda failin kastı dışından özel aykırılık halini de bilip bilmediğini değerlendirmelidir.

Hukuka uygunluk sebepleri; eylemin hukuka aykırı olmasını engeller, bütün failler açısından eylem hukuka uygun olduğundan mahkeme beraat kararı verir.

Hukuka Uygunluk Nedenleri Nelerdir?

Hukuka uygunluk nedenleri ceza normlarının suç saydığı eylemlerin hukuka aykırı olmasını engelleyen nedenlerdir. Yani hukuka uygunluk hallerinin bulunması halinde eylem suç olmayacak ve bu nedenle cezalandırılamayacaktır.

Türk Ceza Kanununda hukuka uygunluk sebepleri;

  • Görevin İfası
  • Meşru savunma
  • Hakkın icrası (m.26/1)
  • İlgilinin rızası (m.26/2) şeklindedir.

Hukuka Uygunluk Nedenlerinin Özellikleri Nelerdir?

Hukuka uygunluk nedenlerinin özellikleri şunlardır:

  • Hukuka uygunluk nedeninin varlığı durumunda hareketin hukuka aykırılığı ortadan kalkar ve bu nedenle faile ceza verilemez.
  • Fail bir hukuka uygunluk nedeninin arkasına saklanarak kasten saldırıda bulunuyorsa hukuka uygunluk nedenlerinden yararlanamaz.
  • Hukuka uygunluk nedenleri belirli sayıda olmayıp numerus clausus kuralına tabi değildir.
  • Hukuka uygunluk nedenlerinin etkisi bakımından herhangi bir derecelendirme mevcut değildir.
  • Hukuka uygunluk nedenleri bütün suçlar açısından geçerli olup kasten, taksirle, icrai veya ihmali suretle işlenmesi arasında fark bulunmamaktadır.

Hukuka Uygunluk Nedenlerinin Türleri Nelerdir?

Meşru Savunma Nedir?

Meşru savunma bir kimsenin kendisine veya başkasına yöneltilen ağır ve haksız saldırıya karşı koymasıdır.  

Meşru savunma ve zorunluluk hali

 Madde 25- (1) Gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez

 Meşru savunmanın koşulları;

Saldırıya İlişkin Koşullar:

  • Bir saldırı bulunmalıdır. Saldırı bir başkasının kişiliğine ya da malvarlığına hukuka aykırı şekilde zarar vermek anlamına gelmektedir. Henüz gerçekleşmese de gerçekleşmesi kuvvetle muhtemel olan veya gerçekleşmişse de tekrarlayacağı konusunda şüphe varsa bu durumda da meşru savunmadan bahsedilebilecektir. Saldırı icrai şekilde olabileceği gibi ihmali de olabilir.
  • Saldırı haksız olmalıdır. Yani saldırı hukuka aykırı olmalıdır. İnsan hareketinden kaynaklanmayan hayvan saldırıları ve doğa olayları saldırı niteliğinde değildir. Saldırının cezalandırılabilir bir fiil olması gerekmemektedir. Hukuka uygunluk nedeninin bulunduğu bir fiile karşı meşru savunma mümkün değildir.
  • Saldırı hakka yönelmelidir. Söz konusu hakkın kişilik hakkı veya malvarlığı hakkı olması arasında fark bulunmamaktadır.

Savunmaya İlişkin Koşullar:

  • Savunmada zorunluluk bulunmalıdır. Saldırıya uğrayan meşru savunma dışında saldırıdan korunamayacak olmalıdır.
  • Saldırı ile savunma arasında ölçülülük bulunmalıdır. Yani savunma saldırıyı uzaklaştıracak ölçüde olmalıdır.
  • Savunma saldırıyı yapana karşı olmalıdır. Haksız saldırı saldırgandan geldiği için mutlaka tepki de ona karşı yapılmalıdır.

Görevin İfası Nedir?

Görevin ifası; bir görevin yetkili kılınan kişi tarafından yerine getirilmesi anlamına gelmektedir. Görevin ifası kapsamında suç oluşturan eylem yasa hükmü gereği yapıldığından hukuka uygun sayılmaktadır.

Türk Ceza Kanununun 24. maddesi bu hususu düzenlemektedir.

Kanunun hükmü ve amirin emri

Madde 24- (1) Kanunun hükmünü yerine getiren kimseye ceza verilmez.

(2) Yetkili bir merciden verilip, yerine getirilmesi görev gereği zorunlu olan bir emri uygulayan sorumlu olmaz.

(3) Konusu suç teşkil eden emir hiçbir surette yerine getirilemez. Aksi takdirde yerine getiren ile emri veren sorumlu olur.

(4) Emrin, hukuka uygunluğunun denetlenmesinin kanun tarafından engellendiği hallerde, yerine getirilmesinden emri veren sorumlu olur

Görevin ifasının koşulları ;

  • Yasa tarafından yetkilendirilen kişi görevi yapmalıdır.
  • Fiil kanun hükmüne göre yapılmalıdır.
  • Fiil yerine getirilirken sınır aşılmamalıdır.

İlgilinin Rızası Nedir?

İlgilinin rızası kişinin mutlak olarak tasarruf edebileceği bir hak üzerinde diğer kişilere tasarrufta bulunma imkanı vermesi gerekir.

(2) Kişinin üzerinde mutlak surette tasarruf edebileceği bir hakkına ilişkin olmak üzere, açıkladığı rızası çerçevesinde işlenen fiilden dolayı kimseye ceza verilmez.

Bu hukuka uygunluk sebebinin koşulları;

  • Rıza gösteren kişi buna yetkili ve rıza gösterme ehliyetine sahip olması gerekir. Bu kapsamda 12 yaşından küçüklerin rıza gösterme ehliyeti yoktur. 12-18 yaş arasının rızası bakımından somut olaya göre değerlendirme yapılması gerekmektedir. 18 yaşından büyük olup ayırt etme gücü bulunanların kural olarak rıza ehliyeti olduğu kabul edilir.
  • Rıza mağdurun üzerinde tasarrufta bulunabileceği hakka ilişkin olmalıdır. Bir suç devletin menfaatini, toplumun menfaatini ihlal ediyorsa ilgilinin rızasından bahsedilemez.
  • Geçerli bir rıza açıklamasının bulunması gerekmektedir. Tehdit, hata, hile gibi sebeplerin varlığı halinde geçerli bir rıza açıklamasından bahsedilemez.
  • Rızanın suçun işlenmesinden önce verilmesi ve hareketin yapıldığı anda devam ediyor olması gerekir. Suç işlendikten sonra verilen rıza fiili hukuka uygun hale getirmez.

YARGITAY CEZA GENEL KURULU 2014/468 Esas, 2017/181 Karar, 21.03.2017 Tarih.

Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu düzenleyen TCK’nun 109. maddesinde ise mağdurun rıza açıklama ehliyetini belirleme noktasında bir yaş sınırı getirilmemiştir. Bu halde yaşı küçük mağdurun rızasının failin ceza sorumluluğunu ortadan kaldırıp kaldırmayacağı, failin amacının toplumda kabul gören bir davranış ya da genel ahlak kurallarına uygun olup olmadığı nazara alınarak belirlenmelidir. Bu anlamda küçük yaştaki çocuğun gideceği yere bırakılması ya da çocuğun ailesini evde bulamadığı için komşularına gitmesi örneklerinde olduğu gibi kişinin meşru amaçla hareket ettiği durumlarda yaşı küçük çocuğun rızası geçerli olacak, kişinin haksızlık bilinciyle hareket ettiği ve küçüğün rızasının kanuna, adaba veya genel ahlak kurallarına aykırı olduğu hallerde ise yaşı küçük çocuğun rızası geçerli olmayacaktır. Bu sebeple yaşı küçük mağdurun rızasının failin ceza sorumluluğunu ortadan kaldırıp kaldırmayacağı her olayın özelliğine göre değerlendirilip belirlenmelidir.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

Sanığın yaşı küçük mağdureyi rızasıyla kendi ikametinde dört gün süre ile alıkoyduğu olayda; kanuna, adaba ve genel ahlaka aykırı olan mağdurenin rızası haksızlık bilinciyle hareket eden sanığın ceza sorumluluğunu ortadan kaldırmayacaktır. Dolayısıyla yaşı küçük mağdurenin hukuken geçerli sayılan rızası bulunmadan gerçekleşen bu eylem kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu oluşturmaktadır.

 

Hakkın Kullanılması Nedir?

Türk Ceza Kanununun 26. maddesinin 1. fıkrasına göre; Hakkını kullanan kimseye ceza verilmez.”

Hakkın Kullanılmasının Koşulları şunlardır;

  • Kişiye hukuk düzenince tanınan bir hak bulunmalıdır.
  • Hakkın sınırları içerisinde kullanılması gerekmektedir. Aksi takdirde hakkın kötüye kullanılması söz konusu olacaktır.
  • Birey hakkını doğrudan doğruya kullanabilmesi gerekmektedir.

Hakkın kullanılması hukuka uygunluk sebebine şu haller örnek verilebilir; zilyetliğin korunması, basının haber verme hakkı, savunma dokunulmazlığı, tıbbi müdahaleler, terbiye hakkının kullanılması.

YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ 2017/18554 Esas, 2017/21559 Karar, 05.10.2017 Tarih.

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; olayın oluş biçimi, sanığın görevini gereği gibi yerine getirmediğini iddia ettiği katılanları ilgili yerlere şikayet edeceğini söylediğine dair savunmasının tanık … …gın’ın, sanığın katılanlara onları şikayet edeceğini söylediğine ilişkin anlatımları ile örtüşmesi, anılan sözler tartışmanın bütünü ve söylendiği bağlam içinde değerlendirildiğinde sanığın maruz kaldığını düşündüğü ve iddia ettiği haksızlığa karşı şikayet hakkını kullanacağını bildirme niteliğinde olduğu, şikayet hakkının kullanılması kapsamında söylendiği, dosya kapsamından da sanığın katılanlar hakkıda görevi kötüye kullanma suçundan şikayetçi olduğu ancak soruşturma izni verilmemesi nediniyle dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verildiği yine sanığın eşi olan tanık … … tarafından elektronik posta yoluyla hastanede yaşanan bu olayla ilgili İl sağlık müdürlüğünün… sayfasına başvuruda bulunulduğu, Dairemizin yerleşmiş içtihatlarına göre de anılan sözlerin tehdit niteliği taşımadığının anlaşılması karşısında, olayda TCK’nın 26/1. maddesinde düzenlenen “hakkın kullanılması” kapsamında hukuka uygunluk nedeninin bulunduğu gözetilerek sanık hakkında beraat kararı verilmesi gerekirken mahkumiyet kararı verilmesi hukuka aykırıdır.

 

Hukuka Uygunluk Nedenlerinde Sınırın Aşılması Nedir?

Hukuka uygunluk nedenlerinde ölçülülük ilkesinin ihlal edilmesine sınırın aşılması denilmektedir. Türk Ceza Kanununun 27. maddesinin 1. fıkrası hukuka uygunluk nedenlerinde sınırın aşılmasını şu şekilde düzenlemiştir;

Sınırın aşılması

Madde 27- (1) Ceza sorumluluğunu kaldıran nedenlerde sınırın kast olmaksızın aşılması halinde, fiil taksirle işlendiğinde de cezalandırılıyorsa, taksirli suç için kanunda yazılı cezanın altıda birinden üçte birine kadarı indirilerek hükmolunur.

(2) Meşru savunmada sınırın aşılması mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaştan ileri gelmiş ise faile ceza verilmez.

 

Sınırın aşılmasına ilişkin hükmün uygulanabilmesi için şu şartların gerçekleşmesi aranmaktadır;

  • Bir hukuka uygunluk nedeni mevcut olmalıdır.
  • Hukuka uygunluk nedeninde sınır kast olmaksızın aşılmış olmalıdır. Yalnızca kasten işlenebilen suçlarda sınırın taksirle aşılması halinde faile ceza verilemez.

Meşru savunmada sınırın mazur görülebilecek bir sebeple aşılması halinde cezasızlık nedeninin uygulanması için gerekli koşullar şunlardır;

  • Meşru savunma ile korunması gereken bir hak bulunmalıdır.
  • Bir saldırı bulunmalıdır.
  • Saldırı haksız olmalıdır.
  • Saldırı hakka yönelmelidir.
  • Savunmaya ilişkin koşullardan ölçülülük koşulunun savunma lehine ihlal edilmesi suretiyle sınırın aşılması gerekir.
  • Sınırın aşılması mazur görülebilecek bir sebepten kaynaklanmalıdır. Bu sebep heyecan, korku veya telaş olabilir. Yargıtay içtihatlarında kişinin uğradığı saldırı sonucu içinde bulunduğu korku, telaş davranışlarını yönlendirebilme yeteneğini ortadan kaldırması halinde mazur görülebilecek hal olduğundan bahsetmektedir.

Bu koşulların gerçekleşmesi halinde meşru savunmada sınırın aşılması halinde ceza verilmeyecektir.

Av. Ahmet EKİN & Stj. Av. Ezgi YÜCEL

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu