Cebir Suçu ve Cezası (TCK m.108)
Cebir suçu ve cezası, Türk Ceza Kanunu’nun 108. maddesinde şu şekilde düzenlenmiştir:
“Bir şeyi yapması veya yapmaması ya da kendisinin yapmasına müsaade etmesi için bir kişiye karşı cebir kullanılması halinde, kasten yaralama suçundan verilecek ceza üçte birinden yarısına kadar artırılarak hükmolunur” (m.108).
Cebir Suçu Nedir?
Her ne kadar madde başlığı cebir bile olsa madde gerekçesinde de belirtildiği üzere “cebir kullanma suçu” düzenlenmiştir. Cebir kullanma suçunun aynı zamanda kasten yaralama suçunu oluşturduğu madde gerekçesinde açıkça ifade edilmiş ve böylece cebir kullanma suçunun yaralama suçunun hareket unsurlarından daha özel yaptırımla karşılanan bir tanesi olduğu belirtilmiştir.
Bizi bu yönde düşünmeye sevk eden bir başka husus da madde metnindeki cezanın kasten yaralama suçu ile bağlantılı olmasıdır. Cebir kullanma suçunda verilecek ceza kasten yaralama suçunun cezasının üçte birden yarısına kadar artırılması ile tespit edilmektedir.
108’nci maddenin gerekçesi cebri tanımlamaya çalışmış ve “cebir; kişiye karşı güç kullanmak suretiyle onun veya bir üçüncü kişinin iradesi ve davranışları üzerinde zorlayıcı bir etki meydana getirilmesidir” ifadesini tanım olarak kabul etmiştir. İnsan acıyı kendi vücudundaki olgular üzerinden hisseder. Başkasının vücudundaki acıdan ise ancak üzüntü duyabilir.
Cebir, kasten yaralama suçunun maddi unsurlarından oluşuyorsa kasten yaralama suçunun maddi unsurlarını öncelikle dikkate almamız gerekir. Kasten yaralama suçu 86’ncı maddenin 1’nci fıkrasına göre “başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına” sebep olan fiziki hareketler ile oluşmaktadır. Sadece kasten yaralama suçunun fiil unsuruna bakmak cebir tanımı için yeterli değildir.
Çünkü 108’nci madde cebiri değil cebir kullanma suçunu düzenlemektedir. Cebirden ne kastedildiğini doğru tespit edebilmek için yağma suçuna da bakmak gerekir.
Yağma suçunu düzenleyen 148’nci maddenin 3’üncü fıkrasına göre de sadece yağma suçuna mahsus olarak “mağdurun, herhangi bir vasıta ile kendisini bilmeyecek ve savunamayacak hâle getirilmesi” cebir olarak kabul edilmiştir. Vasıtanın fiziki olup olmaması önemli değildir. Bu düzenlemenin tam tersi şu demektir: Yağma suçunun haricinde mağduru/kişiyi kendisini bilmeyecek hale getiren, yani bir süreliğine de olsa sağlığını ve algılama yeteneğini etkileyen davranışlar cebir olarak kabul edilmeyecektir.
Öyle ise cebir dendiğinde sadece kasten yaralama suçundaki başkasının vücuduna acı veren fiziki hareketler anlaşılabilecektir.
Bu noktadan sonra tekrar 108’nci maddeye baktığımızda vücuda acı veren bu hareketlerin hepsinin değil maddede ifade edilen “Bir şeyi yapması veya yapmaması ya da kendisinin yapmasına müsaade etmesi için bir kişiye karşı” kullanılması özelliğinin de olması gerektiği görülmektedir. Yani iradeyi etkilemeye yönelik olmayan vücuda acı veren fiziki hareketler cebir olarak nitelendirilmemektedir.
Bu çerçevede 5237 sayılı Kanuna göre cebir olarak değerlendirilecek hareketlerin unsurlarını ortaya koyacak olursak;
- Kişinin vücuduna yönelik bir fiziki hareket olmalı
- Fiziki hareket insana acı vermeli, acı bedenen hissedilmeli
- Yapılan fiziki hareket iradesi etkilenmek istenen kişiye yapılmalı ve zorlama etkisi göstermelidir.
Yani zorlama etkisi göstermeyen hile ve fiziki bir hareket içermeyen tehdit cebir kavramı içinde sayılamamaktadır. Bizce de cebir kavramının dar olarak anlaşıldığı TCK düzenlemesi yerinde bir düzenlemedir.
Doktrinde de cebir; “kişiye karşı güç kullanmak suretiyle onun veya bir üçüncü kişinin iradesi ve davranışları üzerinde zecri (zorlayıcı) bir etki meydana getirilmesi”, “gerçekleşen veya beklenen bir direnmeyi kırmak amacıyla başvurulan önemsiz olmayan fiziki güç kullanmak”, “gerçek veya var sanılan bir engeli ortadan kaldırmak için fiziki enerji kullanmak “bir işi veya davranışı yapmasını veya yapmamasını sağlamak üzere kişiye karşı maddi zor kullanmak”, “kişiye karşı bedenen hissedebileceği şekilde maddi kuvvet kullanmak suretiyle onun davranışları üzerinde zorlayıcı bir etkinin meydana getirilmesi”, “kişi üzerinde acı verici nitelikteki fizik gücün kullanılması”, olarak “zorlama özelliği ve zorlamanın kişinin iradesine etkisinin vurgulandığı” çeşitli şekillerde tanımlanmıştır.
Kanunun metni ve gerekçesi dikkate alındığında cebir kavramının dar anlamda anlaşılması gerektiği, kanun koyucunun bu kabul ile kanunu vazettiği görülmektedir. Bu sebeple kanunun mevcut düzenlemesine en uygun tanımın “kişiye karşı bedenen hissedebileceği ve acı veren bir maddi kuvvet uygulayarak kişinin davranışları üzerinde failin isteği doğrultusunda zorlayıcı bir etkinin oluşturulması” olduğunu değerlendirmekteyiz.
Failin başkasına karşı bir şey yapması yapılmasına müsaade etmesi veya ihmali harekette bulunması için cebir şiddet kullanmasıdır. Bu suça doktrinde şartlı tehdit de denir. Kişi kendi başına düşünme değerlendirme başkalarına zarar vermemek kaydıyla istediğini yapma veya yapmama özgürlüğüne sahiptir. Cebire ilişkin norm kişinin bu özgürlüğünü (manevi) korumaktadır.
Cebir genel bir suçtur. Ancak cebrin belli amaçlar için kullanılması halinde başka suçlar söz konusu olabilir. Çünkü bu durumda fiilin başka hukuki menfaatlere zarar vermesi ağır basmakta bir başka suç cebir suçunun yerini almaktadır. Örneğin cinsel saldırı ve yağma suçu verilebilir.
Cebir bazen bir başka suçun ağırlatıcı sebebi de olmaktadır. Bu durumda ayrıca cebir suçundan ceza verilmez (konut dokunulmazlığının ihlali 116/4, çocuğun cinsel istismarı 103/4).
Cebir Suçunun Faili
Suçun faili ve mağduru herkes olabilir. Tüzel kişiler mağdur veya fail olamaz. Suçun gerçekleşmesi için failin amacına ulaşması şart değildir. Mağdurun zorlanması yeterlidir.
Cebir Suçunun Maddi Unsuru
Cebir suçunun maddi unsuru failin mağdura karşı bir şeyi yapması veya yapılmasına izin vermesi veya yapılmasına hareketsiz kalması için baskı yapmasıdır. Kanun suçun gerçekleşmesi için belli amaçla cebrin kullanılmasını yeterli saymakta failin amacına ulaşmasını aramamaktadır.
Cebir veya tehdit mağdurun icrai veya ihmali bir fiili yapması veya bir şeyin yapılmasına seyirci kalması veya müsaade etmesi için yapılmalıdır.
Cebir hukuka aykırı olmalıdır. Hukuka uygunluk sebebi var olduğu zaman fiil suç teşkil etmez. Gerçekten hukuk düzeni bazen faile güç kullanmak yetkisi verebilir. Bu durumda fiil suç değildir. Mesela bir suçun işlenmesini önlemeye herkes yetkili kılınmıştır.
Cebir Suçunun Manevi Unsuru
Kasten işlenebilen bir suçtur. Fail mağdur üzerinde bir şey yaptırmak veya yapmasına izin verdirmek amacıyla bilerek ve isteyerek cebire başvurmalıdır. Kanun cebir suçunun mutlaka yaralama suçunu da oluşturacağını kabul etmiştir. Kanun koyucunun kast ettiği yaralama hafif yaralama olup suçun temel şeklidir.
Cebir Suçunun Tamamlanması
Cebir suçu mağdurun bir şey yapması veya yapmaması için zorlandığı an tamamlanır. Cebir suçu şekli ancak neticeli bir suçtur. Failin mağdura istediğini yaptırması gerekmez. Hareketin yapılmasıyla suç tamamlanır.
Kural olarak salt hareket suçu olduğundan teşebbüse elverişli değildir ancak hareket bölünebiliyorsa Teşebbüsle uyuşması mümkündür. Gerçekten icra hareketleri bitmeden failin iradesinden bağımsız nedenlerin müdahaleleriyle fiilin kesilmesi halinde suça teşebbüs gerçekleşecektir.
Cebir Suçunun Soruşturulması
Re’sen takip edilen bir suçtur. Failin yaptığı yaralama 86/2’deki hafif yaralama suçu bile olsa suç şikâyete tabi değildir.
Cebir Suçunun Cezası
Bir şeyi yapması veya yapmaması ya da kendisinin yapmasına müsaade etmesi için bir kişiye karşı cebir kullanılması halinde, kasten yaralama suçundan verilecek ceza üçte birinden yarısına kadar artırılarak hükmolunur.
Cebir Suçunda İçtima
Her ne kadar cebir suçundan verilecek ceza kasten yaralama suçuna atfen belirlenmiş olsa da zincirleme suç hükümlerinin uygulanmayacağı suçlar arasında yer almadığından cebir suçu zincirleme olarak işlenebilecektir. Bu çelişkili bir durum yaratmaktadır.
Kasten yaralama nitelikli fiillerle cebir suçunun işlenmiş olması durumunda normalde gerçek içtima esasına göre ceza verilecekken cebir yani yaralama mağduru bir şeyi yapmaya yönelik yapıldığında suçu m.1 08’deki cebir suçuna çevirecek ve koşulları gerçekleşmişse zincirleme suçtan ağırlatılmış bir ceza verilecektir.
Ekin Hukuk Bürosu olarak; suçun mağduru veya faili olmanız halinde sürecin takibini gerçekleştirebiliriz. Ceza hukuku alanında uzman avukat kadromuzla görüşmek için bizimle iletişime geçebilirsiniz.
Av. Ahmet EKİN & Şevval Asude DOĞAN