Ayırımcılık ve Nefret Suçu ve Cezası (TCK m.122)
Ayrımcılık ve nefret suçu, TCK m. 122’de düzenlenmiş olup 02.03.2014 tarihinde TBMM tarafından kabul edilen 6529 sayılı “Temel Hak ve Hürriyetlerin Geliştirilmesi Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ile değiştirilmiştir. Bu değişikliklerin şu noktalarda toplandığı söylenebilir:
- Mevcut düzenlemenin madde başlığı “Ayırımcılık” iken, “Ayrımcılık ve Nefret” olarak değiştirilmiştir.
- Maddenin birinci fıkrasında yer alan ayrım sebepleri arasına “milliyet” de eklenirken, mevcut düzenlemede yer alan “ve benzeri ayrım sebepleri” ifadesi kaldırılmıştır.
Ayırımcılık ve Nefret Suçunda Korunan Hukuki Değer
1982 Anayasasının “Kanun önünde Eşitlik” kenar başlıklı 10. maddesinde herkesin dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşit olduğu ve hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamayacağı düzenlenmiştir.
5237 s. TCK ise m.3 /2 ’de Ceza Kanununun uygulamasında kişiler arasında ırk, dil, din, mezhep, milliyet, renk, cinsiyet, siyasal veya diğer fikir yahut düşünceleri, felsefi inanç, milli veya sosyal köken, doğum, ekonomik ve diğer toplumsal konumlan yönünden ayrım yapılamayacağını ve hiçbir kimseye ayrıcalık tanınamayacağını belirterek, ayrımcılık ve nefret niteliğinde olan bazı fiilleri m. 122’de suç olarak düzenlemiştir.
Bu suç ile kişilerin onurları, kendilerine ait dini, etnik, mezhepsel ya da buna benzer özellikleri, mülkiyet hakkı, belli ölçüde alım-satım ve ticaret hakkı ve bazı hizmetlerden yararlanma hakları korunmaktadır. Benzer olarak maddenin Anayasanın 10. maddesinin uygulanabilirliğini sağladığını da söylemek mümkündür.
Ayrımcılık ve nefret fiillerinin ceza kanunumuzda suç olarak düzenlenmiş olması devletin, kişiler arasındaki özel hukuk kurallarına tabi ilişkilere ceza hukuku kurallarıyla müdahalesi olarak değerlendirilebilir.
Öğretide suçla korunan hukuki değerin, insanlar arasında hukuka uygun olmayan bazı ayrımların yapılması suretiyle, kişilerin hukukun kendilerine sağladığı hak ve özgürlüklerden keyfî olarak yoksun bırakılmamaları olduğu belirtilmektedir. Madde metninin gerekçesinde ise maddenin amacının, vatandaşlar arasında çeşitli etmenlere dayanan grup mensubiyeti nedeniyle ayrım yaptırmamak ve dolayısıyla millet bireyleri arasında bölücülük yapılmasını önlemek olduğu belirtilmiştir.
Ayırımcılık ve Nefret Suçunda Fail-Mağdur
Suçun faili herkes olabilir. Ancak maddenin getirmek istediği koruma sistemi gereği suçun failinin mağdur ile ayırt edici özellikleri bakımından aynı gruptan olmaması gerekir.
Bir başka deyişle fail ile mağdurun mantıken farklı etnik, cinsiyet, renle, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep vb. özelliklere sahip olmaları gerekir.
Örneğin aynı etnik kökene sahip olan failin mağdura karşı etnik kökeni nedeni ile böyle bir ayrımcılık ve nefret yapması yasanın ulaşmaya çalıştığı amaç bakımından mümkün değildir. Ancak aynı etnik kökenden olsalar bile mezhep ya da siyasi düşünce bakımından farklılıklar bulunması halinde bu suç işlenebilecektir.
Suçun mağduru bakımından kanunda herhangi bir özellik aranmış değildir. Dolayısıyla herkes bu suçun mağduru olabilir. Mağdurun madde metninde belirtilen özellikleri dolayısı ile böyle bir ayrıma tabi tutulması gerektiği için metinde belirtilen özelliklerin mağdurda mevcut olması gerekmektedir.
Bir başka deyişle madde metninde belirtilen özellikler kendisinde bulunmayan kişi ayrımcılık ve nefret fiillerine maruz kalmış sayılmayacağından bu suçun mağduru da olamaz.
Ayırımcılık ve Nefret Suçunda Eylem
Suç, bağlı hareketle işlenebilen bir suçtur. Maddenin 1/a, b, c ’de belirtilen hareketlerin birinci fıkrada sayılan özellikleri dolayısıyla ayrım yapılmak suretiyle işlenmesi gerekmektedir. Söz konusu özellikler kişilerin dillerinden, milliyetlerinden, ırklarından, renklerinden, cinsiyetlerinden, felsefi inançlarından, siyasi düşüncelerinden, dini inanışlarından, bağlı bulundukları mezheplerden kaynaklanmaktadır.
Kişilerin bu özellikleri nedeniyle yapılan ayrım sonucu bazı hareketlerin işlenmesi gereklidir. Bu hareketler;
- Bir kişiye kamuya arz edilmiş olan bir taşınır veya taşınmaz malın satılmasını, devrini veya kiraya verilmesini,
- Bir kişinin kamuya arz edilmiş belli bir hizmetten yararlanmasını,
- Bir kişinin işe alınmasını,
- Bir içişinin olağan bir ekonomik etkinlikte bulunmasını engellemektir.
Suç bir hareket suçudur; bir zarar neticesinin gerçekleşmesi gerekmez. Hareketin yapılmasıyla suç da gerçekleşmiş olur. Bu yönüyle bu suç bir tehlike suçudur. Tipte bir zarar tehlikesinin gerçekleşmiş olup olmadığı yönünde ayrı bir araştırma yükümlülüğü öngörülmediğinden suçun soyut tehlike suçu olduğu söylenmelidir.
Ayırımcılık ve Nefret Suçunun Nitelikli Unsurları
Kanunda bu suçla ilgili herhangi bir nitelikli hale yer verilmemiştir.
Ayırımcılık ve Nefret Suçunda Hukuka Aykırılık Unsuru
Klasik hukuka uygunluk nedenlerinin bu madde bakımından uygulanması mümkün gözükmemektedir. Ancak pozitif ayrımcılığa dayalı kanuni düzenlemeleri yerine getirmek, bu suç tipi bakımından kanun hükmünü yerine getirmek hukuka uygunluk sebebini oluşturur.
Ayırımcılık ve Nefret Suçunun Manevi Unsuru
Ayrımcılık ve nefret suçunun manevi unsuru genel kasttır. Öğretide suçun ancak özel kastla işleneceği ileri sürülmüş buna gerekçe olarak da failin kişiler arasında ayrımcılık ve nefret yapması bakımından sahip olduğu saik gösterilmiştir.
Aynı şekilde Türk Ceza Kanunu 122. maddenin gerekçesinde de suç tipinde belirtilen ayrımcılık ve nefret niteliğindeki hareketlerin “maddenin birinci fıkrasında gösterilen saiklere bağlı olarak gerçekleştirileceği ve bunların kişilere karşı kökenleri, cinsiyetleri, aile durumları, örf ve âdetleri, kişilerin değişik felsefî inançları, ayrı bir etnik gruba mensup bulunmaları, farklı ırk, din, mezhep mensubu bulunmaları nedeni ile gerçekleştirilmiş olacağı” belirtilerek bu açıklamaların, ayrımcılık ve nefret suçunun manevi unsuru bakımından özel kast aranacağı fikrini ortaya çıkardığı ileri sürülmüştür.
Ayrıca suç tipinin niteliği gereği bu suç olası kastla da işlenebilir. Öte yandan suçun taksirle de işlenmesi mümkün değildir.
Ayırımcılık ve Nefret Suçuna Teşebbüs
Suça teşebbüs teorik olarak mümkün gözükmektedir. Suçun maddi unsurunu oluşturan hareketlerden biri olan “engelleme”, ancak aşamalara bölünebilmekte ise teşebbüse müsait suç haline gelebilir.
Ayırımcılık ve Nefret Suçuna İştirak
Suça iştirakin her çeşidi mümkün gözükmektedir.
Ayırımcılık ve Nefret Suçunda İçtima
Suçun aynı kişiye değişik zamanlarda bir suç işleme kararının icrası bakımından birden fazla işlenmesi mümkündür. Bu durumda zincirleme suç hükümleri TCK m.43/1 uygulanabilecektir. Birden fazla kişiye tek bir fiille yapılacak ayrımcılık ve nefret halinde ise m.43/2 hükümleri uygulanabilecektir.
Ayrımcılığa yönelik olarak maddede belirtilen fiillerin cebir veya tehdit ile işlenmesi halinde somut olayın özelliğine göre fail ayrıca bu fiillerinden dolayı da cezalandırılacaktır.
Ayırımcılık ve Nefret Suçunda Soruşturma-Kovuşturma Koşulları
Suçun soruşturulması ya da kovuşturulması herhangi bir dava şartına bağlı tutulmamıştır. Dolayısı ile suç şikâyet, izin, talep vb. dava şartları aranmadan re’sen soruşturulacak ve kovuşturulacaktır.
Ayırımcılık ve Nefret Suçunun Cezası
Ayrımcılık ve nefret suçunun cezası, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıdır. Görüldüğü üzere suçun yaptırımı yalnızca hapis cezası olup seçenek yaptırım olarak adli para cezası öngörülmemiştir.
Hakim, bir yıl ya da altında olan hapis cezası adına adli para cezasına çevirme kararı verebilecektir.
Ayırımcılık ve Nefret Suçunda Görevli Mahkeme
Ayrımcılık ve nefret fiillere ilişkin m.122’de öngörülen ceza 6 aydan 1 seneye kadar hapis veya adli para cezasıdır. Yukarıdaki düzenlemelere göre; TCK m. 122 kapsamındaki fiiller bakımından görevli mahkeme asliye ceza mahkemesidir.
Ekin Hukuk Bürosu olarak; suçun mağduru veya faili olmanız halinde sürecin takibini gerçekleştirebiliriz. Ceza hukuku alanında uzman avukat kadromuzla görüşmek için bizimle iletişime geçebilirsiniz.
Av. Ahmet EKİN & Şevval Asude DOĞAN