Ceza Hukukunda Kast ve Taksir
Manevi Unsur Nedir?
Manevi unsur faili harekete bağlayan psikolojik bağ olup suçun subjektif unsurunu oluşturmaktadır.
Suçun manevi unsurları bakımından ceza kanunlarında suçlar; kasten işlenen suçlar, taksirle işlenen suçlar şeklinde ayrılmaktadır. Ayrıca kasten işlenen suçların bazılarında amaç veya saiklerin bulunması aranmıştır.
Suçun oluşması kastın varlığına bağlıdır. Kast, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir. Taksir ise istisnai bir manevi unsurdur. Bu nedenle kanunda açıkça düzenlenmediği takdirde taksirle gerçekleştirilen fiiller cezalandırılmamaktadır.
Kast Nedir?
Kast; suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenilerek gerçekleştirilmesidir.
Kastın ilk unsuru bilmedir. Bilme failin yaptığı hareket ve sonucunun ne olduğunu bilmesi gerektiğidir. Suç tanımına göre hareket ve sonuç, cezanın arttırılmasını gerektiren nitelikli haller, bilme unsuru kapsamındadır. Nedensellik bağının, cezanın azaltılmasını gerektiren sebeplerin, ceza muhakemesi koşullarının, cezalandırılabilme koşullarının, hukuka aykırılık bilincinin bilinmesi ise bu unsur kapsamında değildir.
Kastın ikinci unsuru ise istemedir. İsteme belli bir şeyin yapılmasının arzulanmasıdır.
Kast Türleri Nelerdir?
Doğrudan Kast- Olası Kast:
Doğrudan kast failin hedefine yönelen kastıdır. Doğrudan kastta failin suçun maddi unsurları bakımından bilgisi tamdır. Olası kastta ise fail asıl hedefinin yanında başka sonuçların da ortaya çıkabileceğini öngörmesine rağmen bu durumu kabullenerek eylemi meydana getirmesidir.Türk Ceza Kanununun 21. maddesinin 2. fıkrasında olası kast ile ilgili olarak; “Kişinin, suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi halinde olası kast vardır. Bu halde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda müebbet hapis cezasına, müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmi yıldan yirmibeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur; diğer suçlarda ise temel ceza üçte birden yarısına kadar indirilir.” düzenlemesine yer verilmiştir. Olası kastın doğrudan kasttan bir diğer farkı ise olası kastla işlenen suçlara teşebbüsün mümkün olmamasıdır.
Olası kastın uygulanamayacağı suçlar şunlardır;
- Yasa maddesinde bilerek ifadesine yer verilen suçlarda olası kast uygulanmaz.
- Yasa maddesinde belirli bir amaç veya saikin arandığı hallerde olası kast söz konusu olamaz.
Ani Kast- Tasarlama Kastı:
Ani kast, suç işleme kararının ortaya çıkması ile suçun işlenmesi arasında zaman bulunmayan kast çeşididir. Tasarlama kastı ise suç işleme kararı ile suçun işlenmesi arasında belirli vaktin olduğu kast türüdür. Yargıtaya göre; tasarlamadan bahsedilebilmesi için failin bir kimsenin yaşam hakkı haklarına kesin olarak zarar vereceğine karar verip düşünüp eylemini icraya başlamasıdır.
Başlangıç Kastı-Eklenen Kast:
Başlangıç kastı; failin suç yoluna girerken suçu işleme konusunda sahip olduğu kastken, hareketin tamamlanmasından sonra ancak sonucun gerçekleşmesinden önce ortaya çıkan kasta ise eklenen kast denir. Eklenen kast failin suç yoluna girmesinden sonra oluşan kasttır.
Zarar Kastı-Tehlike Kastı:
Failin bilme ve istemeden başka belirli bir kişiyi zarara uğratma kastını taşıması halinde zarar kastından, yalnızca tehlike ile karşılaşmasını arzuladığı durumlarda ise tehlike kastından bahsedilmektedir.
Kastın Belirlenmesi Nedir?
Kastın belirlenmesi ispata ilişkin bir husus olduğundan ceza muhakemesini ilgilendirirse de maddi ceza hukuku kastın belirlenmesi durumuyla ilgilenmez.
Amaç Ve Saik Nedir?
Amaç failin tipe uygun eylemiyle hedefidir. Önemli olan failin davranışını tipte aranan amaca göre yönlendirmesi ve amacına uygun harekette bulunmasıdır. Saik, faili eylemi işlemeye iten kasttan önce gelen düşüncedir.
Kastın ön aşaması olan amaç ve saik tipikliğin unsuru değilse faile verilecek cezanın bireyselleştirilmesinde dikkate alınır.
Taksir Nedir?
Taksir failin suç tanımına uyan hukuka aykırı eyleme iradi şekilde neden olması, ancak ortaya çıkan sonucu öngörmemesi veya öngörse bile istememiş olmasıdır. Taksir istisnai bir haksızlık sebebi olup kural olarak suçlar kasten işlenir. Taksirle işlenebilecek olan suçlar kanunda açıkça belirtilmiştir.
Taksirin Unsurları Nedir?
Eylemin Taksirle İşlenebilen Bir Suç Olması:
Taksirle işlenen fiiller, kanunun açıkça belirttiği hallerde cezalandırılır. Yasada açıkça taksirle işlenebileceği belirtilen suçlar dışındaki suçlar ancak kasten işlenebilir.
Taksirle işlenebilen suçlara; taksirle öldürme, taksirle yaralama, taksirli iflas, genel güvenliğin taksirle tehlikeye sokulması, trafik güvenliğini taksirle tehlikeye sokma, çevrenin taksirle kirletilmesi örnek verilebilir.
Hareketin İradi Olması:
Taksirde iradi yapılan bir hareketin varlığı gerekir. Failin hareketi bilerek isteyerek yapmadığı hallerde taksirden söz edilemez.
Sonucun Öngörülebilir Olması:
Taksirli suçlarda icrai veya ihmali hareketin iradi olmasının yanı sıra sonucun öngörülebilir olması gerekmektedir. Öngörülemeyecek bir sonucun meydana gelmesi halinde failin taksirden sorumluluğuna gidilemez.
Dikkate ve Özen Yükümlülüğüne Aykırılık:
Taksirli bir fiilin cezalandırılabilmesi için failin objektif dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı bir davranışının bulunması gerekmektedir. Dikkat ve özen yükümlülüğünün belirlenmesinde failin kişisel yetenekleri dikkate alınmaksızın objektif olarak hareket edilir.
Nedensellik Bağı:
Taksirden söz edebilmek için hukuka aykırı davranış ile sonuç arasında neden sonuç ilişkisi bulunması gerekmektedir. Şayet fail dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranmasaydı sonuç meydana gelmezdi denilebiliyorsa fiil ve sonuç arasında nedensellik bağı mevcuttur. Ancak fail dikkat ve özen yükümlülüğüneuygun davransaydı da sonucun meydana geleceği açıksa bu durumda failin cezalandırılması mümkün değildir.
Taksir Türleri Nedir?
Bilinçli Taksir:
Bilinçli taksir halinde sonuç fail tarafından öngörülmüşse de sonucu istememiştir. Türk Ceza Kanununun 22. Maddesinin 3. Fıkrasında bilinçli taksire ilişkin “kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi halinde bilinçli taksir vardır; bu halde taksirli suça ilişkin ceza üçte birden yarısına kadar artırılır.” Düzenlemesine yer verilmiştir. Bilinçli taksirde fail becerisi, yeteneği gibi unsurlara dayanarak sonucun gerçekleşmeyeceği yönünde güçlü bir kanı söz konusudur.
Olası kastla bilinçli taksirin ortak özelliği failin sonucu öngörmesidir. Ancak olası kast halinde fail sonucu kabullenirken bilinçli taksirde sonucun kabullenilmesi söz konusu değildir. Failin sonucu kabullenip kabullenmediğinin tespiti yapılırken failin sonucu bilse yine aynı tutumu sergileyip sergilemeyeceğinin incelenmesi gerekmektedir.
|
Bilinçsiz Taksir:
Bilinçsiz taksir kavramı ile failin dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranarak öngörebilmesi mümkün sonucu öngörmeyerek hareket etmesidir. Bilinçsiz taksirde fail dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranarak başkaları tarafından öngörülebilir bir durumu öngörememektedir.
Bilinçli taksirin sonuçları şunlardır;
- Bilinçli taksir cezayı ağırlaştıran bir nedendir.
- Türk Ceza Kanununun 50. Maddesinin 4. Fıkrasına göre; Taksirli suçlardan dolayı hükmolunan hapis cezası uzun süreli de olsa; bu ceza, diğer koşulların varlığı halinde, birinci fıkranın (a) bendine göre adlî para cezasına çevrilebilir. Ancak, bu hüküm, bilinçli taksir halinde uygulanmaz.
- Türk Ceza Kanununun 22. Maddesinin 6. Fıkrasına göre; Taksirli hareket sonucu neden olunan netice, münhasıran failin kişisel ve ailevi durumu bakımından, artık bir cezanın hükmedilmesini gereksiz kılacak derecede mağdur olmasına yol açmışsa ceza verilmez; bilinçli taksir halinde verilecek ceza yarıdan altıda bire kadar indirilebilir.
- Taksirle yaralama şayet bilinçli taksirle işlenirse bu durumda soruşturma ve kovuşturma şikayete bağlı olmayıp resen yapılır.
Taksirli Suçlarda Sorumluluk Nedir?
Taksirle işlenen suçlardan dolayı verilecek ceza failin kusuruna göre belirlenmektedir. Ancak hakim matematiksel olarak kusur hesaplaması yapamayacağından bu hususta bilirkişiden kusura ilişkin rapor alınması gerekmektedir.
Birden fazla kişinin taksirle işlediği suçlarda, herkes kendi kusurundan dolayı sorumlu olur. Her failin cezası kusuruna göre ayrı ayrı belirlenir.
Fail taksirli hareketi sonucunda bu suç dolayısıyla kendisi de mağdur olabilir. Türk Ceza Kanununun 22. Maddesinin 6. Fıkrası bu hususta; “Taksirli hareket sonucu neden olunan netice, münhasıran failin kişisel ve ailevi durumu bakımından, artık bir cezanın hükmedilmesini gereksiz kılacak derecede mağdur olmasına yol açmışsa ceza verilmez; bilinçli taksir halinde verilecek ceza yarıdan altıda bire kadar indirilebilir.” Düzenlemesine yer vermiştir. Bu maddenin uygulanabilmesi için şu şartların gerçekleşmesi aranmaktadır;
- Taksirli bir hareket söz konusu olmalıdır.
- Meydana gelen sonuç münhasıran failin kişisel ve ailevi durumundan etkili olmalıdır.
- Fail kendisine cezanın hükmedilmesini gereksiz kılacak ölçüde mağdur olmuş olmalıdır.
Sonucu Nedeniyle Ağırlaşmış Suç Nedir?
Kasten yapılan bir hareket sonucu failin kastından daha ağır veya farklı sonucun ortaya çıkması haline neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç denilmektedir.
Neticesi sebebiyle ağırlaşan bu suçlar farklı bir suç tipi olmayıp yalnızca nitelikli bir suç tipidir.
Neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçu düzenleyen Türk Ceza Kanununun 23. Maddesine göre; “Bir fiilin, kastedilenden daha ağır veya başka bir neticenin oluşumuna sebebiyet vermesi halinde, kişinin bundan dolayı sorumlu tutulabilmesi için bu netice bakımından en azından taksirle hareket etmesi gerekir.” Söz konusu maddeye göre temel suç kasten işlenmesine karşın kastedilenden daha ağır sonuç ortaya çıkarsa failin bu durumdan sorumlu tutulabilmesi için ortaya çıkan sonuç bakımından en az taksirle hareket etmesi aranmaktadır.
Neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçtan bahsedebilmek için şu koşulların varlığı aranır:
- Failin ilk fili kasten gerçekleştirilmiş olmalıdır.
- Failin belli sonucu doğurmaya yönelik hareketinden sonra kastettiğinden daha ağır veya farklı bir sonuç oluşması gerekmektedir.
- İlk hareket ile sonuç arasında neden sonuç ilişkisi olmalıdır.
- Failin ortaya çıkan sonuç bakımından en az taksirle hareket etmesi aranmaktadır.
Av. Ahmet EKİN & Stj. Av. Ezgi YÜCEL