Borçlar Hukuku Genel Hükümler

Bağışlama Sözleşmesi Nedir?

Bağışlama sözleşmesi, bağışlayanın, mal varlığından karşılıksız olarak bir malı bağışlanana kazandırma taahhüdünde bulunduğu bir sözleşmedir. Bu sözleşme, sağlayacağı hukuki sonuçlarla taraflar arasında bağışlama amacını taşır. 

Türk Borçlar Kanunu’nun 285. maddesinde, bağışlama sözleşmesinin tanımı yapılmıştır. Bağışlama, temlik borcu doğuran bir sözleşme olup, ivazsızdır; yani yalnızca bağışlayanın tarafında bir borç yükü oluşturur ve bağışlanan kişi üzerinde herhangi bir yükümlülük doğurmaz. Bu özellikleriyle bağışlama sözleşmesi, karşılıklı bir edim veya menfaatin söz konusu olmadığı, tamamen gönüllülük esasına dayanan bir hukuki işlemdir.

Bağışlama Sözleşmesinin Kurulması

Bağışlama sözleşmesi, borç doğuran bir sözleşme olup tarafların karşılıklı ve uyumlu irade beyanları ile kurulmaktadır. Türk Borçlar Kanunu’na (TBK) göre, eğer öneri sahibi kabul için bir süre belirlemişse, bu süre dolana kadar beklenir.

Eğer bir süre tayin edilmemişse, kabul beyanı, hazır bulunanlar arasında derhal yapılmalı; hazır olmayanlar arasında ise, zamanında ve düzenli bir şekilde gönderilen kabul beyanının ulaşması anına kadar icabın bağlayıcılığı geçerlidir.

Ancak, bu genel kural TBK’nın 293. maddesi ile değiştirilmiştir. Bu maddeye göre, bir kimse başkasına bağışlamayı önerdiği malı, başka mallarından fiilen ayırmış olsa bile, bağışlananın kabulüne kadar bağışlama önerisini geri alabilir. Bu durum, bağışlama sözleşmesinin esnekliğini artırmakta ve bağışlayana ek bir güvence sağlamaktadır.

Bağışlama sözleşmesinde kabul, örtülü bir irade beyanıyla da gerçekleşebilir. Bunun için, bağışlananın, bağışlama önerisini öğrenmiş olması gerekmektedir; sadece önerinin ona ulaşması yeterli değildir. Yani, bağışlananın bu öneriyi bilmesi, bağışlama sözleşmesinin geçerliliği açısından önem taşır. Bu durum, tarafların iradelerinin net bir şekilde ortaya konmasını sağlarken, aynı zamanda bağışlama sürecinin hukuki olarak güvence altına alınmasını da sağlar.

Bağışlama Sözleşmesinin Kurulması

Bağışlama Sözleşmesinde Tarafların Ehliyeti

Bağışlama sözleşmesi, iki ana taraftan oluşur: bağışlayan ve bağışlanan. Bu sözleşmenin geçerli olabilmesi için bağışlayanın fiil ehliyetine sahip olması gerekmektedir; ancak eşler arasındaki mal rejimi ve mirasçılık hakları gibi sınırlamalar bu durumu etkileyebilir.

Bağışlama gerçekleştirildikten sonraki bir yıl içinde, bağışlayanın israftan dolayı kısıtlanmasına karar verilmesi durumunda, yapılan bağışlama sulh hukuk mahkemesi tarafından iptal edilebilir. Bağışlamayı kabul eden tarafın ise ayırt etme gücüne sahip olması yeterlidir; yani tam ehliyetli olması şart değildir.

Türk Borçlar Kanunu’nun 287. maddesine göre, kanuni temsilciler, sınırlı ehliyetsizlerin bağışlamayı kabul etmesini engelleyebilir veya bağışlanan malın geri verilmesini isteyebilir. Böyle bir durumda, bağışlama sözleşmesi geriye etkili bir şekilde sona erer ve iptal edilmiş sayılır.

Bağışlama Sözleşmesinin Şekli

Bağışlama sözleşmesinin şekli, kanundaki düzenlemelere uygun olarak, bağışlama taahhüdü ve elden bağışlama biçiminde incelenmelidir. Bu iki ayrım, bağışlamanın geçerliliği açısından önem taşır ve sözleşmenin nasıl düzenleneceği konusunda rehberlik eder.

Örneğin, bağışlama taahhüdü, gelecekteki bir zamanda gerçekleştirilecek olan bağışlama işlemlerinin yazılı olarak yapılmasını gerektirirken; elden bağışlama ise, malın doğrudan bağışlanması durumunu kapsar ve daha az resmi bir süreç gerektirir.

Koşullu Bağışlama Nedir?

Türk Borçlar Kanunu’nun 290. maddesinin 1. fıkrasına göre, bağışlama işlemi koşula bağlı olarak gerçekleştirilebilir. Bu koşul, bağışlamanın gerçekleşmesini etkileyen belirli bir durum veya olaydır. Koşul, geciktirici bir şart olarak belirlenebileceği gibi, bağışlamanın sona ermesini sağlayan bozucu bir koşul şeklinde de kararlaştırılabilir.

Geciktirici koşul, bağışlamanın ancak belirli bir olayın gerçekleşmesiyle devreye girmesini öngörür. Örneğin, bağışlama, bağışlayanın belirli bir tarihe kadar sağlıklı kalması şartıyla yapılabilir. Bozucu koşul ise, bağışlama işleminin etkilerini sona erdirecek bir durumun ortaya çıkmasını sağlar.

Örneğin, bağışlayan kişinin vefatı durumunda, yapılan bağışlamanın geçerliliği ortadan kalkabilir. Bu tür koşullar, bağışlama sözleşmesinin niteliğini ve tarafların haklarını önemli ölçüde etkileyebilir.

Koşullu Bağışlama Nedir?

Yerine Getirilmiş Bağışlamanın Geri Alınması

Yerine getirilmiş bağışlamanın geri alınması bağışlayanın tek taraflı irade beyanıyla gerçekleştirebileceği bir işlemdir ve bu durumda sözleşme geçmişe etkili olarak sona erer. Geri alma hakkı, dava yoluyla kullanma zorunluluğu olmaksızın, bağışlayanın geri alma sebeplerini öğrendikten itibaren bir yıl içinde kullanılabilir.

Türk Borçlar Kanunu’nun 295. maddesi, bağışlamanın geri alınması ile ilgili düzenlemeleri içermektedir. Bu maddeye göre, bağışlayanın elden bağışlamayı veya yaptığı bağışlama sözünü geri alabilmesi için, bağışlanan kişinin bağışlayana veya onun yakınlarına karşı ağır bir suç işlemesi, bağışlanan kişinin bağışlayana veya onun ailesine karşı kanundan doğan yükümlülüklerine önemli ölçüde aykırı davranması veya yüklemeli bağışlama durumunda haklı bir sebep olmaksızın yükümlülüğünü yerine getirmemesi gibi durumların gerçekleşmesi gerekmektedir.

Ayrıca, bağışlama sözü vermenin geri alınması ve ifadan kaçınma, Türk Borçlar Kanunu’nun 296. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, bağışlama sözü veren, elden bağışlanan bir malın geri verilmesine sebep olan durumların varlığı, mali durumunun kötüleşmesi ve yeni aile yükümlülüklerinin doğması gibi durumlarda sözünü geri alabilir veya ifadan kaçınabilir. Bu düzenlemeler, bağışlama sözleşmelerinin tarafların haklarını korumak ve olumsuz durumları engellemek amacıyla getirilmiştir.

Duygu Maide KARATAŞ & Av. Ahmet EKİN

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu