Kefalet Sözleşmesi Nedir?
Kefalet sözleşmesi, kefilin alacaklıya karşı, borçlunun borcunu ifa etmemesinin sonuçlarından kişisel olarak sorumlu olmayı üstlendiği sözleşmedir. Kefilin borcu, kendi borcudur. Bu borç, borçlunun borcu ifa etmemesi halinde doğacak sorumluluktur. Borç doğar, gereği gibi ifa edilirse sorumlu olunmaz. Sorumluluk ifa etmeme halinde tazminat yükümlülüğüdür. Bu sebeple her sorumluluk bir borçtur ama her borç bir sorumluluk değildir.
Kefalet türleri adi kefalet, müteselsil kefalet, birlikte kefalet, kefile kefalet ve rücua kefalettir.
Kefaletin şekline, kefil olma ehliyetine ve eşin rızasına ilişkin hükümler, gerçek kişilerce, kişisel güvence verilmesine ilişkin olarak başka ad altında yapılan diğer sözleşmelere de uygulanır.
Kefalet Sözleşmesinin Hukuki Niteliği Nedir?
Kefaletten söz edebilmek için mutlaka birisinin borcu olması gerekmektedir. Bu borç mutlaka kefile ait olmak zorunda değildir. Kefalet sözleşmesi, mevcut ve geçerli bir borç için yapılabilir. Borç geçersizse kefalet diğer geçerlilik koşullarını taşısa da geçersizdir. Ancak, gelecekte doğacak veya koşula bağlı bir borç için de, bu borç doğduğunda veya koşul gerçekleştiğinde hüküm ifade etmek üzere kefalet sözleşmesi kurulabilir. Bu durumda da asıl borcun geçerli olması aranır.
Yanılma veya ehliyetsizlik sebebiyle borçlunun sorumlu olmadığı bir borç için kişisel güvence veren kişi, yükümlülük altına girdiği sırada, sözleşmeyi sakatlayan eksikliği biliyorsa, kefaletle ilgili kanun hükümlerine göre sorumlu olur. Bu hüküm olmasaydı dahi sebepsiz zenginleşme hükümleri sebebiyle bu sonuca ulaşılabilirdi. Aynı kural, borçlu yönünden zamanaşımına uğramış bir borca kefil olan kişi hakkında da uygulanır.
Kanundan aksi anlaşılmadıkça kefil, kendisine kefalet dolayısıyla tanınan haklardan önceden feragat edemez.
Kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azamî miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Burada nitelikli yazılı şekil aranmıştır.
Kefilin, sorumlu olduğu azamî miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır. Eğer kefil azami miktarı veya kefalet tarihini el yazısıyla yazmamışsa kefalet sözleşmesi geçerli olmaz. Eğer müteselsil kefil olduğu el yazısıyla yazılmamışsa, kefil adi kefil olur.
Kefil, kendi adına kefil olma konusunda başka birisine özel yetki verilmesi ve kefil olma vaadinde bulunulması da aynı şekil koşullarına bağlıdır. Yani vekalet sözleşmesine de azamî miktar ve kefaletin niteliği el yazısı ile yazılacaktır.
Taraflar, yazılı şekle uyarak kefilin sorumluluğunu borcun belirli bir miktarıyla sınırlandırmayı kararlaştırabilirler. Burada kısmi kefalet düzenlenmiştir.
Kefalet sözleşmesinde yapılan ve kefilin sorumluluğunu artıran değişiklikler de aynı şekil şartlarına tabidir. Kefilin sorumluluğunu azaltan değişikliklerde bu düzenleme uygulanmaz.
Kefalet sözleşmesi, alacaklı ile kefil arasında yapılır. Borçlu, bu sözleşmeye taraf değildir.
Eşlerden biri mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı doğmadıkça, ancak diğerinin yazılı rızasıyla kefil olabilir; bu rızanın sözleşmenin kurulmasından önce ya da en geç kurulması anında verilmiş olması şarttır.
Kefalet sözleşmesinde sonradan yapılan ve kefilin sorumlu olacağı miktarın artmasına veya adi kefaletin müteselsil kefalete dönüşmesine ya da kefil yararına olan güvencelerin önemli ölçüde azalmasına sebep olan değişiklikler için de eşin rızası gerekir.
Yazılı rıza ile eş kendisi de kefil olmaz. Eşin rızası, sözleşmenin şekli unsurlarından birisidir.
6455 sayılı Gümrük Kanunu ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun, 28 Mart 2013 tarihinde kabul edildi. Bu kanunun 77. maddesi ile TBK’nın 584. Maddesinin son fıkrasına şu cümle eklenmiştir. “Ticaret siciline kayıtlı ticari işletmenin sahibi veya ticaret şirketinin ortak ya da yöneticisi tarafından işletme veya şirketle ilgili olarak verilecek kefaletler, mesleki faaliyetleri ile ilgili olarak esnaf ve sanatkârlar siciline kayıtlı esnaf veya sanatkârlar tarafından verilecek kefaletler, 27.12.2006 tarihli ve 5570 sayılı Kamu Sermayeli Bankalar Tarafından Yürütülen Faiz Destekli Kredi Kullandırılmasında Dair Kanun kapsamında kullanılacak kredilerde verilecek kefaletler ile tarım kredi, tarım satış ve esnaf ve sanatkârlar kredi ve kefalet kooperatifleri ile kamu kurum ve kuruluşlarınca kooperatif ortaklarına kullandırılacak kredilerde verilecek kefaletler için eşin rızası aranmaz.”
Medeni Kanun’un 199. Maddesine göre “Ailenin ekonomik varlığının korunması veya evlilik birliğinden doğan malî bir yükümlülüğün yerine getirilmesi gerektirdiği ölçüde, eşlerden birinin istemi üzerine hâkim, belirleyeceği malvarlığı değerleriyle ilgili tasarrufların ancak onun rızasıyla yapılabileceğine karar verebilir.”
Kefaletin Türleri Nelerdir?
Adi kefalette alacaklı, borçluya başvurmadıkça, kefili takip edemez. Borçlu borcunu ödeyemezse kefile başvurulabilir. Borçlu aleyhine yapılan takibin sonucunda kesin aciz belgesi alınması, borçlu aleyhine Türkiye’de takibatın imkânsız hâle gelmesi veya önemli ölçüde güçleşmesi, borçlunun iflasına karar verilmesi, borçluya konkordato mehli verilmiş olması halinde doğrudan adi kefile başvurulabilir.
Alacak, kefaletten önce veya kefalet sırasında rehinle de güvence altına alınmışsa, adi kefalette kefil, alacağın öncelikle rehin konusundan alınmasını isteyebilir. Ancak, borçlunun iflasına veya kendisine konkordato mehli verilmesine karar verilmişse öncelikle rehne başvurulması istenemez.
Sadece açığın kapatılması için kefil olunmuşsa, borçlu aleyhine yapılan takibin kesin aciz belgesi alınmasıyla sonuçlanması veya borçlu aleyhine Türkiye’de takibatın imkânsız hâle gelmesi ya da konkordatonun kesinleşmesi durumlarında, doğrudan doğruya kefile başvurulabilir. Sözleşmede, bu durumlarda alacaklının, önce asıl borçluya başvurmak zorunda olduğu kararlaştırılabilir.
Müteselsil kefil, borçlu ile neredeyse aynı seviyede tutulur. Müteselsil kefil varsa, alacaklı asıl borçluyu takip etmeden veya taşınmaz rehnini paraya çevirmeden kefili takip edebilir. Ancak, bunun için borçluya ihtarda bulunulmuş olması ve borçlunun buna rağmen ödememesi veya borçlunun açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerekir.
Alacak, teslime bağlı taşınır rehni veya alacak rehni ile güvenceye alınmışsa, rehnin paraya çevrilmesinden önce kefile başvurulamaz. Taşınır rehni ve taşınmaz rehni arasında böyle bir fark olmasının sebebi, taşınmaz rehninin sadece borcun ödenmemesi halinde taşınmazın paraya çevrilmesine izin vermesidir.
Alacaklıya, kefilin borcu için güvence veren kefile kefil, kefil ile birlikte, adi kefil gibi sorumludur.
Birden çok kişi, aynı borca birlikte kefil oldukları takdirde, her biri kendi payı için adi kefil gibi sorumludur. Diğerlerinin payı için de kefile kefil gibi sorumlu olur. Kefillerden alamadıkları kısım için diğer kefillere gidilebilir.
Borçluyla birlikte veya kendi aralarında müteselsil kefil olarak yükümlülük altına giren kefillerden her biri, borcun tamamından sorumlu olur. Ancak, bir kefil, kendisiyle birlikte daha önce veya aynı zamanda müteselsilen yükümlü bulunan ve Türkiye’de takip edilebilen bütün kefillere karşı takibe girişilmiş olmadıkça, kendi payından fazlasını ödemekten kaçınabilir.
Bir kefil, bu hakkı, diğer kefillerin kendi paylarını ödemiş veya ayni güvence sağlamış olmaları durumunda da kullanabilir. Aksine anlaşmalar saklı kalmak kaydıyla, borcu ödeyen kefil, kendi paylarını daha önce ödememiş olmaları ölçüsünde, diğer kefillere karşı rücu hakkına sahiptir. Bu hak, borçluya rücudan önce de kullanılabilir.
Rücuya kefil, kefilin borçludan rücu alacağı için güvence veren kefildir.
Sözleşmeler Hukuku; oldukça kapsamlı bir konu olup hak ihlali yaşanması muhtemeldir. Herhangi bir hak kaybınız oluşmaması için Ekin Hukuk Bürosu ile iletişim kurarak uzman ve tecrübeli avukatlarımızla görüşme gerçekleştirebilirsiniz.
Av. Ahmet EKİN & Şevval Asude DOĞAN